4 Mayıs 2009 Pazartesi

Adana'da meslek odaları tarafından yeni gıda kanununa karşı basın toplantısı düzenlendi

Adana'da meslek odaları tarafından yeni gıda kanununa karşı basın toplantısı düzenlendi


Doç.Dr. Zerrin Erginkaya, "Gıdaların Üretimi Tüketimi ve Denetlenmesine Dair KHK'nin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un teknik ve içerik olarak oldukça gerisindedir" dedi

** Veteriner hizmetleri, bitki sağlığı, gıda ve yem kanunu taslağı hakkında Gıda Mühendisleri Odası Adana Şubesi, Kimya Mühendisleri Odası Güney Bölge Temsilciliği ve Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi tarafından Çukurova Gazeteciler Cemiyeti (ÇGC)'de yapılan basın toplantısında "Taslak, tarım sektörü ve ziraat mühendisliği / su ürünleri mühendisliği mesleği ile ilgili düzenlemeler getiren birçok Yasayı yürürlükten kaldırarak, içeriğindeki yanlış hükümlere toplumu ve mesleğimizi mahkûm etmektedir. Taslak, üretim yapımız, ekolojik faktörlerimiz, mikroklima özelliklerimiz ve genetik zenginliğimiz dikkate alınmadan ülkemiz gerçeklerinden uzak bir şekilde hazırlanmıştır" denildi.

** Açıklamayı yapan, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası (GMO) Adana Şube Başkanı Doç.Dr. Zerrin Erginkaya "Kanun taslağındaki gıda bölümü halen yürürlükte bulunan 5179 sayılı Gıdaların Üretimi Tüketimi ve Denetlenmesine Dair KHK'nin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un teknik ve içerik olarak oldukça gerisindedir.Taslağın, ilgili tarafların katılımı ve işin uzmanları ile birlikte yeniden ele alınarak düzenlenmesi büyük bir önem taşımaktadır. Bu kapsamda odalarımızca, Gıda, Yem Hizmetleri ve Resmi Kontrol, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı Hizmetleri olmak üzere üç ayrı Kanun olarak düzenlenmesi önerilmektedir" şeklinde konuştu.

Gıda Mühendisleri Odası Adana Şubesi, Kimya Mühendisleri Odası Güney Bölge Temsilciliği ve Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi tarafından ortaklaşa düzenlenen basın toplantısında, "Gıda güvenliği, halk sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetlerindeki rolü nedeniyle tüm dünyada gelişmişlik düzeyinin önemli bir göstergesi olarak görülmekte, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde önemli bir hedef olarak karşımıza çıkmaktadır" denildi.

Açıklamayı okuyan TMMOB Gıda Mühendisleri Odası (GMO) Adana Şube Başkanı Doç.Dr. Zerrin Erginkaya, şu ifadelere yer verdi:

"Gıda güvenliğinin sağlanmasında yeterli hukuki ve teknik alt yapıya, bu alanda çalışmakta olan personelin sayısı ve niteliğinin iyileştirilmesine, bununla birlikte süreci iyi yönetebilecek siyasi ve bürokratik irade ve anlayışa gereksinim vardır. Bunun gerçekleştirilmesinde, nesnel, bilimsel ve ülke gerçekleriyle uyumlu, halkımızın ve ülkemizin çıkarlarını koruyan bir mevzuat temel gerekliliktir.

Gümrük Birliği anlaşması uyarınca 1995 yılında yürürlüğe giren 560 sayılı KHK ile başlayan gıda güvenliğini sağlamaya yönelik çabalar anlaşılmakla birlikte bu konuda yeterli başarının elde edildiğini söylemek zordur.

5179 sayılı Gıdaların Üretimi Tüketimi ve Denetlenmesine Dair KHK' nın Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun yerine, yaklaşık 3 yıl önce 4 lü paket adı altında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa taslakları, kısa süre sonra tek bir taslak haline getirilerek, ''Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanunu Taslağı'' adıyla, kamuoyu görüşüne sunulmuştur."

"Veteriner hizmetleri, bitki sağlığı, gıda ve yem kanunu taslağı hakkında Gıda Mühendisleri Odası Adana Şubesi, Kimya Mühendisleri Odası Güney Bölge Temsilciliği ve Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi Çukurova Gazeteciler Cemiyeti (ÇGC)'de yapılan basın açıklamasına şöyle devam ettiler:

"Söz konusu taslak metne ilişkin görüşler ilgili Bakanlığa gönderilmiş ve kamuoyuyla da paylaşılmıştır. Ancak görüş almak amacıyla kamuoyuyla paylaşılan taslak metin daha sonra bitki sağlığı bölümü de ilave edilerek değiştirilmiştir. ''Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu taslağı'' adıyla hazırlanmış olan yeni taslak, görüşe sunulmamış olup, daha önceki metne ilişkin Odalarımızca Bakanlığa gönderilen görüş, öneri ve eleştirilerin de dikkate alınmadığı anlaşılmıştır.

Yeni yasa taslağı, ülkemiz kanun yapma tekniğine aykırı olarak birden fazla birbiri ile ilintili ama bağımsız çalışma alanını aynı metin içine zoraki olarak sokma girişiminin ruhsuzluğunu taşımaktadır.

Taslak; hem içeriği, hem hukuk tekniği, hem de AB mevzuatına uyumu anlamında, birçok yetersizlik içermektedir. Gıda güvenliğini sağlamaya yönelik çözüm üretmek yerine, gıda alanı, hayvansal ürünlere indirgenmekte ve taslağın tek bir mesleğin öne çıkarılması kaygısıyla hazırlandığı izlenimini vermektedir.

Gıda güvenliği kavramı, bilimsel içeriğinin ötesinde bir meslek gurubunun bütün gıda alanına hakim olma anlayışına kurban edilmek istenmektedir. Gıda alanındaki düzenlemeler veteriner hizmetlerinin altında kaybolmuştur. Oysa veteriner hizmetleri gıda güvenliğini temin eden unsurların sadece bir alt grubunu temsil etmektedir.

Sürecin tek bir meslek üzerinden tanımlanması, gıda güvenliğinin sağlanması amacını daha da güçleştirecek, halkımız yeni tehditlerle karşı karşıya kalacaktır. Taslağın bu şekli ile yasalaşması durumunda; gıda güvenliği işlevinin azalmasına bağlı olarak halk sağlığını olumsuz yönde etkileyecek sorunlar oluşacaktır.

"GOO'LU ÜRÜNLER KAMSAMDA YER ALMIYOR"

Taslakta, gıda değeri olmayan ev ve süs hayvanları, veteriner sağlık ürünleri, hayvansal yan ürünler yer alırken, gıda ile temas eden madde ve malzemeler, yeni gıdalar, fonksiyonel gıdalar, GDO'lu ürünlerin kapsamda yer bulmaması, önemli bir çelişkidir.

Halk sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetlerinin tam anlamıyla uygulanması, insan tüketimine sunulan her türlü gıda maddesinin gıda yasası kapsamında yer alması ile mümkündür.

Taslağın tanımlar kısmında Resmi Veteriner Hekim, Yetkilendirilmiş Veteriner Hekim gibi bir mesleğe işaret eden tanımların yapılması, denetim, resmi kontrol vb. tüm görevlerin Veteriner Hekimler üzerinden gerçekleştirilmesi anlamına gelmekte, bu durum gıda güvenliği sürecinde görev alan diğer mesleklerin yok sayıldığı ve Bakanlığın konuya nesnel yaklaşmadığını göstermektedir.

Resmi Veteriner Hekim tanımıyla kamuda, Yetkilendirilmiş Veteriner Hekim tanımıyla ise özel sektörde veteriner hekimlere alan genişletme ve istihdam yaratma çabalarının yasa aracılığıyla zorlandığı açıkça görülmektedir.

Hayvan sağlığı, hayvan refahı ve zootekni, veteriner sağlık ürünleri, veteriner tıbbi ürünler gibi bölümlerinde sadece Veteriner Hekime işaret eden vurgulamalar varken, hem yukarıdaki çalışma alanlarında hem de bitki sağlığı, gıda ve yem bölümlerinde, eşdeğer yetkiye sahip mühendislerin yer almaması, özellikle gıda bölümünde mühendislerin adının bile geçmemesi düşündürücüdür.

Taslak, veteriner hekim ile yardımcı sağlık personeli arasında doğal bir görev ayrımı tanımlaması yaparken, aynı yaklaşımı mühendis ve yardımcı personel için göstermeyerek, mühendislik meslek disiplinlerini görmezden gelme anlayışını sürdürmektedir.

Veteriner sağlık ürünlerinin toptan satışının eczacı ve veteriner hekim sorumluluğunda yapılabileceği ifade edilirken, bitki koruma ürünlerinin neredeyse herkes tarafından satılmasına izin verilerek, bu alanda da mühendislik meslek disiplinleri görmezden gelinmektedir.

"AB ÜLKELERİNDE KONTROL HİZMETLERİ"

Taslak, veteriner tıbbi ürünleri için reçete yazma ve bunu uygulama yetkisini yalnızca veteriner hekimlere tanırken, bitki koruma ürünlerinde reçete yazma yetkisi kamuda çalışan tekniker - teknisyenlere de verilmekte, zirai mücadele ilaç bayilerine reçete yazma yetkisi tanımamaktadır.

Taslak, hayvansal üretimle ilgili olarak, genelde konuya ilişkin eğitim almış mühendislerin, özelde ise zootekni bölümü mezunu mühendislerin özlük haklarını görmezden gelerek, bu alanda geçerli mevzuatı tanımayı adeta reddetmektedir.

AB ülkelerinde üretim koşulları ile şekillenmiş yaygın tüketim anlayışı gereği hayvansal ürünler % 70 oranında tüketilmektedir. Oysa, ülkemizin üretim yapısı ve tüketim anlayışı bunun tam tersi bir seyir izlemektedir. AB uyum sürecinde, aday olan ülkelerin kendi tüketim profilinin ve geleneksel ürünlerinin korunması, çeşitli belgelerde ya da raporlarda yer almaktadır. Ayrıca, AB'nin yayımladığı mevzuat hükümlerine göre (hayvansal hammaddeler dışındaki) tüm gıda maddelerinin üretim ve dış ticaretinde resmi kontrolör adı altında mühendisler imza yetkisine sahiptir. Dolayısıyla, AB ülkelerinde denetim ve kontrol hizmetlerinin tek bir meslek tarafından yürütüldüğü doğru değildir.

Yasa taslağının sorumluluklar bölümünde, "piyasaya arz edilecek gıda ve yemlerden hangilerinin onay alacağı", "onaya tabi gıda ve yem işyerlerinin işin nevine göre konuyla ilgili en az lisans eğitimi almış personel çalıştırmak zorundadır." hükümleri yer almaktadır. Veteriner Ürünleri ile ilgili bölümde veteriner hekimlerin görevi net biçimde tanımlanırken, gıda ve yem üretim yerlerinin hangisinin onaya tabi olacağına ilişkin yetki Bakanlığa bırakılmaktadır.

Söz konusu taslakta sorumlu yöneticilik uygulamasının tamamen kaldırıldığı görülmektedir. Özellikle kayıt ve denetim dışı ile merdiven altı gıda maddesi üretiminin yoğun olduğu Türkiye'de, hem işyerlerinin özdenetimi, hem de kalitenin yükselmesi açısından büyük yararlar sağlayan sorumlu yöneticilik uygulamasının kaldırılması, tüketici sağlığına yönelik önemli sorunlara yol açacaktır. Taslakta gıda ve yem üreten işyerlerinin onayı ve sorumlu yönetici çalıştırılması uygulamasına net ifadelerle yer verilmeli, belirsizlik giderilerek, konu yönetmelik ya da Bakanlık yetkisine bırakılmamalıdır.

Taslakta, Bakanlığın kontroller ve mücadele hizmetleri ile ilgili uygun göreceği görevler için kurum ve kuruluşları görevlendirebileceği hükmüne yer verilmektedir. Uyumlaştırıldığı belirtilen 882/2004 regülasyonunun, resmi kontrol yetkisinin (akredite olmuş analiz laboratuvarlarında yapılacak analiz işlemleri dışında) özel kişi, kurum ve kuruluşlara aktarılamayacağı hükmü ile çelişmektedir. Bu durum, gıda güvenliğinin sağlanmasında devletin asli görevinin ve sorumluluğunun devredilmesi anlamını taşımaktadır.

Resmi kontroller sosyal devlet anlayışı içinde merkezi hükümetin yapması gereken görevlerden biridir ve Devlet olmanın gereğidir. Bu bağlamda, denetim ve kontrol hizmetlerinin etkin ve yaygın şekilde devlet eliyle yerine getirilmesi gerekmektedir. Yapılacak denetim ve kontrol görevlerinin ücretlendirilmesi, birilerinin çıkar sağlama eğiliminin dışa vurumudur. Sorumlu yöneticilik uygulamasının, sektöre yük olduğunu ve kaldırılması gerektiğini savunan anlayışın, hizmetlerin özelleştirilmesi durumunda işletmelerin çok daha büyük bir mali yükle karşı karşıya kalacağını görmezlikten gelmesi anlamlıdır."
__________________
MehmeT BayKaL/Gıda Müh.

GIDA DENETİM FİYASKOSU

GIDA DENETİM FİYASKOSU



ImageTürk Sağlık-Sen’in gıda denetimi ile ilgili olarak yaptığı araştırma Türkiye’de gıda denetiminin Tarım Bakanlığına devredilmesi ile birlikte bu alanda ciddi bir sorun yaşandığını ortaya çıkardı. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de yaklaşık olarak 5 bin gıda denetim elemanı var. Bu kişilerin kontrol etmekle görevli olduğu ruhsatlı 25 bin gıda üretim yeri ve 450 bin gıda satış ve tüketim yeri bulunmakta. Araştırmanın çarpıcı sonuçları ve Genel Başkan Kahveci’nin açıklamaları şöyle:

Ayrıca Türkiye’de ruhsatsız olarak 3000 gıda üretim yeri ile yaklaşık 20 bin gıda satış ve tüketim yeri faaliyet göstermekte.Yaklaşık olarak 1 gıda denetim elemanına 100 gıda üretim ve tüketim yeri düşüyor. Araştırmada Tarım Bakanlığının 5 bin kişi ile yürütmeye çalıştığı gıda denetiminin devirden önce Sağlık Bakanlığı tarafından ülke geneline yayılmış 44 bin personelle bu denetimleri gerçekleştirildiğine dikkat çekildi.

200 BİN GIDA İŞLETMESİ DENETİMDEN UZAK

Araştırmaya göre 2005 yılında Tarım Bakanlığı tarafından 450 bin gıda tüketim ve satış noktasından 253 bin 473’ü denetime tabi tutulurken, geriye kalan yaklaşık 200 bin gıda tüketim ve satış işletmesinin 1 yıldır hiçbir şekilde denetlemediği ortaya çıktı. Araştırmada ayrıca ilgili yönetmeliklere göre bu işletmelerin 2 ayda bir denetlenmesi gerektiği ifade edilerek, bir yılda yapılması gereken denetim sayısı 2 Milyon 700 olması gerekirken bu denetim sayısın ancak %9’nun gerçekleştiği belirtildi

BİR YILDA 3 BİN 860 RUHSATLI GIDA ÜRETİM YERİ SAĞLIKSIZ ÇIKTI

Araştırmada ortaya çıkan bir diğer çarpıcı sonuca göre, 2005 yılında gıda üretim yerlerine yapılan denetlemeler sonucunda 25 bin gıda üretim yerinden 3860’ına hijyenik şartları muhafaza etmedikleri, üretim izni olmayan gıdaları ürettikleri v.b nedenlerden dolayı ceza kesildi Ceza alan gıda üretim yerlerinden 889’u İstanbul’da, 385’i İzmir’de 267’si ise Ankara’da bulunuyor.

Araştırmada ayrıca gıda zehirlenmelerinin okullar ve kamu kurumları gibi insanların yoğun olarak bulunduğu kurumlarda artmaya başladığına dikkat çekilerek, 2005 yılında Sağlık Bakanlığı yemekhanesinde bile gıda zehirlenmesinin meydana geldiği, Ankara Adliyesinde personele at eti yedirildiği iddiaları hatırlatılarak, Türkiye’nin çeşitli yörelerinde özellikle ilköğretim okullarında dağıtılan yiyecek ve içeceklerden, düğün yemeklerinden zehirlenme olayların da patlama yaşandığı vurgulandı. Ayrıca gerekli önlemlerin alınmaması durumunda salgın ve bulaşıcı hastalıklarda ciddi artış olacağı, denetimsizlik sonucunda halk sağlığını ciddi tehlikelerin beklediği vurgulandı.

KAHVECİ: 5 BİN KİŞİYLE 70 MİLYON İNSANIN TÜKETTİĞİ GIDA DENETLENMEZ

Araştırma sonuçları ile ilgili olarak bir değerlendirme yapan Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci gıda denetiminin Tarım Bakanlığına devrinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen etkin bir denetim mekanizmasının oluşturulamadığına dikkat çekerek “2 yıl önce bir hata yapılarak gıda denetimi Sağlık Bakanlığı’ndan Tarım Bakanlığı’na devredildi. Alt yapısız olan bu devir sonrasında gıda denetimin aksayacağı konusunda defalarca uyarı yaptık. Fakat tedbir alınmadı. Ne yazık ki geçen iki yılın
sonunda Türkiye artık gıda zehirlenmelerin toplu yaşandığı bir döneme girmiştir. Süreç böyle devam ederse korkarım ki yakında gıda zehirlenmelerinden toplu ölümlerde görülecek” dedi
.
Tarım Bakanlığı 5 bin kişiyle 70 Milyon insanın tükettiği gıdayı denetlemeye devam ettiği sürece etkin bir gıda denetimi yapılmasının mümkün olmadığını kaydeden Kahveci Bakanlığının bir an önce personel alımına giderek bu açığı kapatmasının şart olduğunu belirterek, İşsiz sağlık meslek lisesi mezunu gençlerden bu alanda faydalanılması gerektiğini söyledi.

2 Mayıs 2009 Cumartesi

TARIM BAKANI KİMİN BAKANI?

TARIM BAKANI KİMİN BAKANI?

(Kriz ortamında 6800 ziraat mühendisi işini kaybedecek)

26 Mart 2009

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER, sorumlu yöneticilik müessesesini kaldıracağını ilan etti.

Elimizdeki kayıtlara göre, Fırıncılar Odası‘nın 14 Mart 2009 tarihinde İstanbul‘da düzenlediği toplantıya katılan EKER, fırınlarda ve diğer işletmelerde gıda güvenliğini ve halk sağlığını güvence altına almak için çalışan ziraat mühendisi sorumlu yöneticileri çalıştırma zorunluluğunu, hazırladıkları yeni Gıda Yasası tasarısı ile kaldıracaklarını ifade ederken, tüketici sağlığını hiçe sayan aşağıdaki açıklamaları yapmaktan da geri durmadı. Tarım Bakanı‘nın talihsiz sözleri aynen şöyle;

"20 BG gücün altındaki fırınlarda sorumlu yöneticiliğe ilişkin olarak Bakanlıkla Federasyonun işbirliği çerçevesinde düzenlenen kurslarda başarılı olan ustaları sorumlu yönetici olarak kabul etmekteyken ki biz böyle bir düzenleme yapmıştık, maalesef bu yönetmeliğin 29. maddesi bir şikâyet üzerine Danıştay tarafından iptal edildi. Bizim bir de böyle problemlerimiz var"

Bu noktada Sayın Bakan uzun uzun yargıdan şikâyet ettikten sonra, konuyla ilgili son cümlesini şöyle tamamlamıştır;

"Yeni hazırlanan Gıda Kanunu tasarısında fırınlar kayıtlı işletme statüsünde yer alacak ve sorumlu yönetici zorunluluğu ortadan kalkacaktır"

Sayın Tarım Bakanı‘nın bilimi, hukuku ve ziraat mühendisliği mesleğini hiçe sayan açıklamalarına konu olan gelişmeleri, gerçek yönleriyle birlikte kamuoyuna duyurmayı görev sayarız.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sayın Sami GÜÇLÜ‘nün Bakan olduğu dönemde, 2004 yılında yaptığı ve ardından dört ayrı düzenlemeyle kapsamını geliştirdiği Yönetmelik değişikliği ile fırın ustalarının sorumlu yöneticilik yapabilmesinin yolunu açtı. Bu doğrultuda ustalar, Tarım İl müdürlüklerinin açtığı ve hiç kimsenin kalmadığı kurslardan aldıkları sertifikalar ile fırınlarda HACCP - ISO uygulamalarını kapsayan, teknik - bilimsel - hukuki sorumlulukları olan sorumlu yöneticilik işini yapmaya başladılar(!).

Ustaların ekmek yapımı konusundaki yetkinliklerine saygı duyarız. Ancak özel mühendislik bilgisi gerektiren sorumlu yöneticilik alanında, ustaları yetkili kılmak, halk sağlığıyla oynamak anlamına gelmektedir.

Bu doğrultuda Oda‘mız, 2004 yılında değişikliğe karşı Danıştay‘a başvurmuş; 2006 yılında işlemin yürütmesi durdurulmuş, 2008 yılında ise işlem iptal edilmiştir.

Dava sürecinde Oda‘mızın karşısında Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Federasyonu, Türkiye Lokantacılar Kebapçılar Pastacılar ve Tatlıcılar Federasyonu yanında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da yer almıştır. Çoğu ziraat mühendisi olan yöneticiler tarafından yönetilen Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, ziraat mühendislerinin özlük hakları aleyhine temyize gitmekten de çekinmemiş, ancak tüm yargılama süreçlerini kaybetmiştir.

İdari Yargılama Usulü Kanunu‘nun idareye yargı kararlarını uygulamak konusunda bir aylık süre tanımasına rağmen, 25.07.2008 tarihinde Danıştay Kararı‘nı tebellüğ eden Bakanlık, Oda‘mızın ısrarlı takip ve baskıları sonucunda, ancak 22 Eylül 2008 tarihinde Tarım İl Müdürlüklerine Mahkeme Kararı‘nı uygulama talimatını göndermiştir. Bu talimata rağmen, birçok il Müdürlüğü‘nün, "münferit uygulama" sınırlarını aşacak bir ortak tutum takınarak, ustaların boşaltmak zorunda oldukları pozisyonlara yönelik mevzuatta belirtilen nitelik ve biçimde sorumlu yönetici istihdamı yapmadığı bilinmektedir. Bununla ilgili veriler de Oda‘mızda bulunmaktadır.

Böylece, gıda terörü olarak yaşamımıza giren ve halk sağlığını hiçe sayan uygulamalar sürüp gitmektedir.

Bakanlık, bununla da yetinmeyerek, kapalı kapılar ardında hazırlamış olduğu Veterinerlik, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Yasa taslağı ile onaya tabi işletmeler (et ve süt işyerlerinde) çalışacak veteriner hekimler dışındaki tüm mühendislik meslekleri için sorumlu yöneticilik uygulamalarını kaldırmaya hazırlanmaktadır.

Ekonomik krizin etkilerinin en çok hissedildiği dönemde alınan bu karar, seçimlerden hemen sonraki süreçte, halen sorumlu yönetici olarak çalışan 6800 ziraat mühendisi yanında, çok sayıda gıda ve kimya mühendisinin de işini kaybetmesine neden olacaktır.

İstihdam açısından yarattığı bu etkiye paralel olarak, çıkarılacak bu Yasa hükmü, özellikle kayıt ve denetim dışı ile merdiven altı gıda maddesi üretiminin yoğun olduğu Türkiye‘de işyerlerinin özdenetimini ortadan kaldıracak, hijyen ve kalite sorunlarını artıracak ve tüketici sağlığı risklerini daha da yükseltecektir.

Meslekle ile ilgili sorunlar bununla sınırlı değildir. Türkiye‘de bir taraftan okuryazarların - ilkokul mezunlarının dahi zirai mücadele ilacı satmasına izin verilirken; diğer taraftan ziraat mühendislerine hem bitki koruma ürünü satma hem de reçete yazma konusunda sınav zorunluluğunun getirilmesi anlaşılır gibi değildir.

Diğer yandan, her yıl 2500 olmak üzere kamuya toplam 10 bin ziraat mühendisi alma taahhüdünün Adalet ve Kalkınma Partisi Seçim Bildirgesi‘nde yer almasına karşılık, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 2008/4 döneminde 46 ve 2009/2 döneminde 476 ziraat mühendisi almakla yetinmiştir. Türkiye‘de kadrolar doldurulurken, tarımsal verim ve üretimi artıracak ziraat - su ürünleri - balıkçılık teknolojisi - tütün teknolojisi mühendislerinin görmezden gelinmesi kabul edilemez.

Diğer taraftan, Bakanlıkta 4/b statüsünde çalışan Tarım Danışmanlarının sorunları çığ gibi büyümektedir. Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı‘nda aynı statüde çalışanların eş durumundan tayin ve diğer sorunları çözüldüğü halde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı nezdinde yapılan tüm girişimler sonuçsuz kalmaktadır.

Meslek camiamızın sabrı tükenmiştir. Tüm üyelerimizin Oda‘mıza ilettiği soru şudur: Tarım ve Köyişleri Bakanı kimin Bakanıdır, kimi temsil etmektedir? Mesleki lobicilikten başlayıp fırıncılardan oy devşirmeye kadar varan bu yaklaşımlar neye hizmet etmektedir?

Oda‘mız, sürdürmekte olduğu tüm idari - yasal girişimler yanında, sözü edilen alanlarda hızlı ve etkin bir çözüm süreci yaşanmaması halinde, üyelerinin özlük haklarını savunmak üzere, demokratik hakkını kullanacağı bir miting düzenleme sürecine doğru ilerlemektedir. Bu sürece gidilmemesi için, net önerilerimizi sıralıyoruz;

1 - Veterinerlik, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun Tasarısı geri çekilip, ziraat mühendisliği ve diğer tüm mühendislik disiplinlerine saygılı bir tutumla ve sorumlu yöneticilik müessesesi korunarak yeniden düzenlenmelidir.

2 - Kamuya, söz verildiği gibi toplam 10 bin ziraat mühendisi alımı işlemine derhal başlanılmalıdır.

3 - Oda‘mızın iptali için dava açtığı "Reçeteli Satış Yönetmeliği" geri çekilmeli ve Oda yetkililerinin de etkinlikle yer aldığı komisyonlarda alan yeniden düzenlenmelidir.

4 - Özel sektördeki tarımsal danışmanlık hizmetleri, ziraat mühendislerinin kurdukları bürolara yönelik desteklemelerle geliştirilmelidir.

5 - Kamuda 4/b statüsünde çalışan ziraat mühendislerinin sorunları, katılımcı bir anlayışla, diğer bakanlıklar örnek alınarak, çözümlenmelidir.

6 - Ziraat mühendislerinin imzasını taşımayan hiçbir tarımsal proje, hiçbir kamu idaresinde kabul edilmemelidir. Asgari Ücret Yönetmeliğimizin hükümleri uygulanmalıdır.

Kamuoyuna ve ilgili tüm kesimlere saygılarımızla duyurulur.

Dr. Gökhan GÜNAYDIN

Başkan

Yönetim Kurulu adına

ZORUNLU AÇIKLAMAYA ZORUNLU YANIT

ZORUNLU AÇIKLAMAYA ZORUNLU YANIT

—Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nı Gerçekleri Saptırmaya Değil, Göreve Davet Ediyoruz—

2 Mayıs 2009

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın gıda güvenilirliğine aykırı, tüketici hak ve yararını görmezden gelen ve mühendislik mesleklerine karşı hasmane olarak nitelenebilecek tutum ve uygulamaları nedeniyle, artan gıda terörünü ve özlük haklarımıza yönelik sıklaşan saldırıları protesto etmek,gerçekleri kamuoyu ile paylaşmak üzere, 26 Nisan 2009 tarihinde, Ankara’da, 2 binin üzerinde üyemizin katıldığı bir Basın Açıklaması düzenledik.

Sözü edilen Basın Açıklaması’ndan sonra, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, web sayfasında “ZORUNLU AÇIKLAMA” başlıklı bir metin yayımlamaya başlamıştır. Ne yazık ki bu metinde, gerçeğin gücünü ve açıklığını örtmeye yönelik yeni ve yanlış ifadeler bulunmaktadır. Bakanlık, Oda’larımızın açıklamasını düzeltme iddiası ile yaptığı açıklamada, gerçekle bağdaşmayan savlar ileri sürmektedir.

Ziraat Mühendisleri Oda’mız, her zamanki saydam ve gerçekçi tutumu ile Bakanlık Açıklaması’nda yer alan iddiaları, sırasıyla, bilgi ve belgeleri ile birlikte aşağıda ortaya koymakta ve çürütmektedir;

1 – Bakanlık, hazırladığı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı Taslağı” ile Sorumlu Yönetici istihdamının kaldırılmadığını iddia etmekte ve Odalarımızı kamuoyunu yanlış bilgilendirmekle suçlamaya çalışmaktadır.

BAKANLIĞIN İFADELERİ DOĞRU DEĞİLDİR. GERÇEKLERİ AŞAĞIDA AÇIKLIYORUZ;

A) 560 sayılı KHK ve halen geçerli olan 5179 sayılı Gıda Yasası’nın 6 ıncı maddesinde Sorumlu Yöneticilik ile ilgili hükümler varken, yeni hazırlanan Taslağın hiçbir yerinde Sorumlu Yöneticilikten söz edilmemektedir. Yasada bulunmayan bir konu uygulanamayacağına göre, sorumlu yöneticilik tümüyle kaldırılmaktadır.

Zaten Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER, Fırıncılar Federasyonu’nun 14 Mart 2009 günlü toplantısında, sorumlu yöneticiliğin yeni tasarı ile kaldırılacağını, övünerek ilan etmektedir. Bu konuşma, halen Ziraat Mühendisleri Oda’mızın web sayfasında yayımlanmaktadır.

B) Bakanlık, Açıklamasında da belirttiği gibi, hayvansal gıda üreten işyerlerini onaylı, diğer işyerlerini kayıtlı işletme olarak tanımlamakta ve yalnızca onaya tabi gıda ve yem işyerlerinde “işin nevine göre konu ile ilgili en az lisans eğitimi almış personel çalıştırılır” hükmünü getirmektedir (Taslak 22 inci madde 8 inci fıkra).

Bu Tasarıyı hazırlayan herkes bilmekte ve ifade etmektedir ki, onaylı işletme hayvansal gıda üreten işletmeler olacak, buralarda da veteriner hekimler çalıştırılacaktır.

Sözü edilen Tasarıyı hazırlayan zihniyet, tümüyle AB hukuk – tarım düzenine yönelik bilgi eksikliği çerçevesinde ileri sürdüğü “Avrupa Birliği’nde sorumlu yöneticilik yoktur” iddiası ile sorumlu yöneticiliği kaldırmaya çalışmakta ve gıda işini yalnızca veteriner hekimlere tahsis etmeye gayret etmektedir.

Kamu Yararına Aykırı Amacı Kamuoyuna Duyurulunca Telaşa Düşen Bakanlığı, Yeni Yanlışlar Yapmak Yerine Yanlıştan Dönmeye Davet Ediyoruz!

BİLİNMELİDİR Kİ, YUVARLAK AÇIKLAMALAR DEĞİL, GIDA TERÖRÜNÜ ÖNLEMEYE YÖNELİK SOMUT, AÇIK VE DOĞRU ADIMLAR KAMUOYUNU TATMİN EDECEK VE TARTIŞMALARI BİTİRECEKTİR.

Bu çerçevede Bakanlık, 5179 Sayılı Gıda Yasası’nda ve alt Yönetmeliklerinde Belirtilen Sorumlu Yöneticilik Düzenlemesini Yeni Taslakta da aynen korumalıdır.

Gıda işletmeleri sıkı bir şekilde denetlenmelidir. Sorumlu yönetici çalıştırmayan, hijyen kurallarına aykırı üretim yapan işletmeler, sahipleri kim olursa olsun yaptırıma tabi tutulmalıdır.

Bakanlığı Gıda Terörünü Önlemek Üzere Göreve Davet Ediyoruz !

2 – Bakanlık, haksız ve hukuksuz bayilik sınavı ve Reçeteli Tarım İlacı Satışı konusunda da kamuoyunu yanıltmaya çalışmakta ve bu uygulamaları Ziraat Mühendisleri Odası’nın görüşlerine % 70 oranında uyarak yaptığı yolunda, gerçeğe tamamen aykırı iddialar ileri sürmektedir.

BAKANLIĞIN İFADELERİ DOĞRU DEĞİLDİR. GERÇEKLERİ AŞAĞIDA AÇIKLIYORUZ;

A) “Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkında Yönetmelik Taslağı” hakkında Ziraat Mühendisleri Odası’nın görüşlerini, 30.4.2007 günlü yazımızla Bakanlığa gönderdik. Yönetmelik, bu görüşlerimizin hiçbirine uyulmadan, 11.10.2007 tarihinde yayımlandı. Okuryazarların ilaç sattığı ülkede, ziraat mühendisi mevcut bayiiler ve sisteme yeni girecek meslektaşlarımız için sınav zorunluluğu getirildi. Bunun üzerine, önce tüm Türkiye’den Bakanlığı faks yağmuruna tuttuk, eşzamanlı olarak Ziraat Mühendisleri Odası olarak, 27.11.2007 tarihinde, Yönetmeliğin iptali için Danıştay nezdinde Dava açtık.

B) Bakanlık 2.2.2008 tarihinde sözü edilen Yönetmelikte bir değişiklik yaparak, mevcut bayiiler için sınav zorunluluğunu kaldırdı, yeni bayii olacak üyelerimiz için sınavda 80 puan alma zorunluluğu getirdi. Hukuka ve özlük haklarımıza aykırı bu Yönetmelik değişikliği için de, 28 Mart 2008 tarihinde iptal davası açtık.

ŞİMDİ SORUYORUZ: Bakanlığın iddia ettiği gibi, Oda’nın görüşlerine % 70 oranında uyuldu ise, bu davalar neden açılıyor?

C) Zaten, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşarı Vedat MİRMAHMUTOĞULLARI’nın halen “hurriyetim.com.tr” başlıklı internet sitesinin 22 Nisan 2009 tarihli bölümünde yer alan ve aşağıya aktardığımız sözleri, kendilerini yalanlar nitelikte. Şöyle diyor Bakanlık Müsteşarı;

“Meslek kuruluşları sınava itiraz ettiler, olur mu böyle şey dediler… Hiç hoplamayın dedik. Koç gibi sınavı yaptık”…

Aynı zamanda bir ziraat mühendisi olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşar’ının kullandığı üslubu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Ancak üslup sorunu yanında, sözlerin içeriği özlük haklarımız açısından büyük önem taşıyor. Müsteşarın sözleri şöyle devam ediyor;

“Bu bayileri de sınava sokacağız. Geçenler bayii olacak. Kazanıyorsa helal olsun. İsterse ilkokul mezunu olsun”…

Görülmektedir ki, Bakanlığa hâkim olan zihniyet, tarımsal yükseköğretim, bilim ve hukuk konusunda ciddi zafiyetler taşımaktadır. Müsteşar’ın ifadesiyle, 6 bin zirai mücadele bayiinin 2117’si tarım eğitimi almamış kişiler tarafından işletilmektedir. Kaldı ki, bu sayılar konusunda da sürekli spekülasyonlar yapılmaktadır. Saydam ve hesap verebilir bir Bakanlık yapısının, mevcut bayii profilini ve bu profilde meydana gelen niceliksel ve niteliksel değişimleri, kendi web sayfasında sürekli güncelleyerek yayımlaması gerekmektedir. Bunu yapmayan Bakanlığın, kamuoyuna yansıyan rakamlar üzerinde tartışma yaratma çabası, çağdaş kamu yönetimi anlayışı ile bağdaşmamaktadır.

Bu sorunu hukuk yoluyla çözmek ve ilgisiz kişilerin zehir saçmasının önünde geçmek yerine, Bakanlığın ziraat mühendislerini sınava almak istemesinin anlaşılır bir tarafı yoktur !..

4 Ekim 2008’da yapılan sınava, Müsteşarın açıkladığı gibi 3500 kişi değil, 2319 kişi katılmıştır. Başarı notunun 80 olarak belirlenmesiyle, sınav değil adeta fiili bir engellemeye dönen sınav sonucunda 26 kişinin başarılı olduğu açıklanmıştır. Tüm ısrarlı sorulara rağmen, bu 26 kişinin kimlikleri ve illeri, Bakanlık tarafından açıklanmamaktadır. Bir kez daha görülmektedir ki, Bakanlık bilgi saklama yolundaki yaygın tutumunu sürdürmekte bir sakınca görmemektedir.

Üstelik yapılan bunca yanlışlığın giderek artan faturasından sakınmak için, “Ziraat Mühendisleri Odası’nın görüşlerine uyuyoruz” gibi gerçekle hiçbir ilgisi olmayan açıklamaların yapılmasından da geri durulmamaktadır.

Yönetmelik yayımlanmadan önce Oda’mızın Bakanlığa gönderdiği görüşlere, yayımlanan Yönetmeliklere ve Dava dilekçelerimize bakıldığında, BAKANLIĞIN GERÇEKLERİ SAPTIRMA GİRİŞİMLERİ AÇIKÇA ORTAYA ÇIKMAKTADIR.

3 – Bakanlık, Reçeteli Tarım İlacı Satışı konusundaki plansız – aceleci – yanlış adımları ile sektörde bir kaos yaratmış olup, tüm uyarılarımıza rağmen girdiği bu yanlış yoldan dönmek yerine, Oda’mızı suçlama telaşına girmiştir.

A) “Bitki Koruma Ürünlerinin Reçeteli Satış Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Taslağı” hakkında Ziraat Mühendisleri Odası’nın görüşlerini, 12.09.2008 günlü yazımızla Bakanlığa gönderdik. Yazımızda, reçeteli satış uygulamasının üretici ve bitki koruma ürünü açısından kapsamının daraltılarak, 9 tarım bölgesinden seçilecek pilot illerde uygulanmasını, aksi halde ortaya çıkacak kaostan korunmanın mümkün olamayacağını belirttik.

B) Yönetmelik, bu görüşlerimizin hiçbirine uyulmadan, 12.2.2009 tarihinde yayımlandı. Kamuda çalışan teknisyen – teknikerlere reçete yazma yetkisi tanınırken, ziraat mühendislerinin bitki koruma ürünü reçetesi yazma yetkisi, girecekleri sınavda başarılı olma zorunluluğuna bağlandı. Yasa, Tüzük ve bilime aykırı bu Yönetmeliğin tam yirmi bir adet düzenlemesinin iptali için, Ziraat Mühendisleri Odası olarak, 23.02.2009tarihinde Danıştay nezdinde Dava açtık.

C) Şimdi soruyoruz: “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı Taslağı” nın 13 ve 14 üncü maddeleri ile veteriner tıbbi ürünlerinin toptan ve perakende satışını ve uygulanmasını veteriner hekimlere özgüleyen ve aynı taslağın 11 inci maddesi ile sadece veteriner hekimlerin herhangi bir sınava tabi olmadan muayenehane, klinik ve poliklinik açabileceğine ilişkin düzenleme getiren Bakanlık;

Sıra Zirai mücadele bayilerine gelince ilkokul mezunlarının, okuryazarların ilaç satmasına; kamuda çalışan tekniker – teknisyenlerin reçete yazmasına göz yummakta; ziraat mühendislerinin bayii olmasını ve reçete yazmasını sınava tabi tutmaktadır.

BU ÇİFTE STANDARDIN SEBEBİ NEDİR?

D) Bakanlık açıklamasında, Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce tüm alt yapı çalışmalarının tamamlandığı iddia edilmektedir. Bu açıklama tümüyle gerçek dışıdır. Şunun altını çizerek ifade etmek isteriz ki, Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 12 Şubat 2009 günü, reçete yazma yetkisine sahip bir tek serbest çalışan ziraat mühendisi bulunmamaktaydı.

Bununla birlikte Bakanlık, kamuda çalışan ziraat mühendisi – tekniker ve teknisyenlere yönelik olarak ve alel - acele düzenlediği kurslarla, kamu çalışanlarını yetkilendirmişti.

Şimdi soruyoruz: Herhangi bir köyde tarım yapan üretici, ürününe ilaç atmak için, İl ve İlçe Müdürlüğüne gidip masa başında reçete yazdırmak için hangi masraflara ve nasıl katlanacak? Bunun yanında, hastalık ve zararlı teşhisi yapılmadan masa başında yazılan reçete, uygulanmanın da kontrol edilemediği ortamlarda, gıda güvenliğini nasıl sağlayacak?

Reçete yazması karşılığında ortaya çıkabilecek sorunlar karşısında milyonlarca liralık tazminat taleplerinin söz konusu olabileceği ortamda; reçete yazanların bu hizmetleri kapsamında elde edecekleri kazanım ile ilgili hiçbir düzenlemenin getirilmemiş olması nasıl izah edilebilir?

Bakanlığın, “tüm altyapı çalışmalarını tamamlayarak yürürlüğe soktuk” dediği Yönetmeliğin, yürürlüğe girdiği günkü durumu yukarıda açıklandığı gibidir. Yani kâğıt üzerinde her şey tamam, gerçekte değişen hiçbirşey yok.

Oda’mız, “Bitki Koruma Ürünlerinin Reçeteli Satış Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” in yanlış içeriğine karşı çıkmak ve buna yönelik dava açmakla birlikte; üyelerinin hak ve yararlarını korumak adına, mevcut yanlış sistem içinde olabilecek en uygun çözümleri üretmeye gayret etmekte; bitki koruma alanında özverili öğretim üyelerimiz ile birlikte, Ziraat Fakültesi bulunan illerde yalnızca kurs masraflarının karşılanabileceği, bulunmayan illerde ise Oda’nın yaptığı maddi katkılar ile reçete yazma eğitimi verme çabasını sürdürmektedir.

Bazı çevreler tarafından bu dikkatli ve özverili tutumun dahi eleştirilmeye kalkışılması, kimi zaman bilgi, kimi zaman da iyi niyet eksikliğinden kaynaklanmaktadır.

Zirai Mücadele Teknik Talimatları 1996’dan beri yenilenmemiş, birçok üründe ruhsatlı ilaç yok, belirtilen dozlar ürün üzerinde çalışmıyor, uygulamada çok ciddi sorunlar var, sahte – kaçak ilaçlar piyasanın en az % 5’ine hakim… Sorun listesini artırmak mümkün; ancak bunları çözmek üzere görev yapması gereken Bakanlık, ziraat mühendisliği camiası ile birlikte çalışmak yerine ben yaptım oldu anlayışı ile yeni sorunlar oluşturuyor…

4 – En traji-komik olan ise, Bakanlığın, tüm bu uygulamaları AB uyumu ve tüketicilerimize ve ihracata güvenilir ürünlerin sunulması için yaptığını iddia etmesidir.

A) Gıda sektörünün en az yarısı kayıt dışı iken, 400 binden fazla gıda üreten – satan – dağıtan noktayı 5 bin gıda kontrolörü ile denetlemeye çalışan ancak fiziken bu denetlemeyi etkin olarak gerçekleştirmesi mümkün olamayan Bakanlık; işletmelerde iç denetim sağlayan tüm Türkiye’deki 6803 ziraat – su ürünleri mühendisi yanında, binlerce gıda ve kimya mühendisinin işini kaybetmesine ve gıda işyerlerinde içsel denetim hizmetlerinden uzaklaşmasına neden olacak düzenleme ile mi tüketici sağlığını koruyacak, AB uyumu sağlayacaktır?

B) Bitki koruma ürünleri alanında, AB’de yasaklanmış 135 aktif maddenin 75’ini yasaklamış olmakla birlikte, stoklar bitene kadar 2 yıl süreyle kullanımına izin veren, geriye kalan AB’de yasaklı 60 aktif madde konusunda ise hiçbir düzenleme yapmayan Bakanlık, bu bakış açısı ile mi toplum sağlığını koruyacak önlemler almaktadır?

C) Tarım ilaçlarının okuryazarlarca dahi satılmasına göz yuman, tarım danışmanlığı sistemi konusunda olumlu bir ilk adım atmakla birlikte sistemi reçete yazma – uygulamayı denetleme – nitelikli destekleme ile entegre edemeyerek fiilen işlevsiz duruma getiren Bakanlık, bu tutumuyla mı çağdaş mühendislik uygulamalarını gündeme getirmektedir?

Görülmektedir ki, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan beklenen, ODA’larımızın haklı neden ve gerekçelerle yaptıkları Basın Açıklamalarını temelsiz savlarla yalanlamaya çalışmak değildir…

Bakanlık, çağdaş bir kamu yönetimi anlayışı doğrultusunda, mühendisliğe – bilime – hukuka saygılı bir tutum çerçevesinde, odalarla birlikte çalışarak sorunlara çözüm üretme görevini yerine getirmelidir.

Bilinmelidir ki, Ziraat Mühendisleri Odası olarak, ilkeli ve yapıcı olmak kaydıyla, meslek sorunlarımızın çözümü konusunda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile işbirliğine ve beraber çalışmaya, her zaman olduğu gibi açığız.

Tersi gelişmelerin, ziraat mühendisliği mesleğine saygısız tutumların sürmesi halinde ise, 2 bin kişi ile Basın Açıklaması yapan ODA’mız, 20 bin kişi ile miting yapmak da dahil olmak üzere, özlük haklarımızı korumak amacıyla, hukuk düzeni içinde tüm demokratik haklarımızı kullanma kararlılığı içindedir.

KAMUOYUNA SAYGI İLE DUYURULUR…

Dr. Gökhan GÜNAYDIN
Ziraat Mühendisleri ODASI
Başkan
(Yönetim Kurulu Adına)

ZİRAİ MÜCADELE İLAÇ BAYİLİĞİ, ZİRAİ İLAÇLARIN REÇETELİ SATILMASI VE GIDA İŞLETMELERİNDE SORUMLU YÖNETİCİLİĞİN KALDIRILMASIYLA İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

ZİRAİ MÜCADELE İLAÇ BAYİLİĞİ, ZİRAİ İLAÇLARIN REÇETELİ SATILMASI VE GIDA İŞLETMELERİNDE SORUMLU YÖNETİCİLİĞİN KALDIRILMASIYLA İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI
Son günlerde bazı Meslek Kuruluşları tarafından Zirai Mücadele İlaç Bayiliği Sınavı ve kimyasalların reçeteli satılmasına karşı gündeme getirilen konular ile Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Taslağı ile gıda işletmelerinde Sorumlu Yöneticiliğin kaldırıldığı iddiaları nedeniyle kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından aşağıdaki açıklamanın yapılması zarureti hasıl olmuştur.

Sağlıklı bir toplumun oluşturulmasında halk sağlığı, hayvan sağlığı ve bitki sağlığının korunması halkın güvenilir gıdaya ulaşması açısından önem arz etmektedir. Bu nedenle Kanun Taslağı “Veteriner Hizmetleri-Bitki Sağlığı-Gıda ve Yem Güvenilirliği” çerçevesinde bir bütün olarak ele alınmıştır. Söz konusu alanlarla ilgili mevcut yasal düzenlemelerin gelişen günün koşullarına yeterince cevap verememesi, bu yasal düzenlemenin bir arada yapılmasını zorunlu kılmıştır.

AB ile uyum çerçevesinde yapılan ve toplum sağlığını da yakından ilgilendiren bu mevzuat da gıda işletmeleri onaylı ve kayıtlı işletmeler olarak sınıflandırılmış; hayvansal gıda üreten işyerlerinin onaylanması, diğer işyerlerinin ise kayıt altına alınması hükme bağlanmıştır. Kanun Taslağında, hiçbir meslek ayrımı gözetilmeksizin bu işyerlerinde işin nevine göre konu ile ilgili en az lisans eğitimi almış gıda mühendisi, ziraat mühendisi, kimya mühendisi, su ürünleri mühendisi, veteriner hekim, kimyager, biyolog gibi meslek mensuplarının istihdamı zorunlu kılınmıştır. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere iddia edildiği gibi sorumlu yönetici istihdamının kaldırılması söz konusu değildir.

Zirai Mücadele İlaç Bayiliği ile ilgili yönetmelik 01.10. 2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikle vatandaşlarımızın kalıntısız sağlıklı ürünlere ulaşabilmesi ve çevre ile doğal kaynaklarımızın zehirli kimyasallarla kirlenmesinin önlenmesi amaçlanmıştır. Bu sebeple kimyasalların çiftçiye intikalinde % 70 oranında bayilerin rol alması nedeniyle ilk defa bayi olacaklara sınav zorunluluğu getirilmiştir.

Bitki Koruma Ürünlerinin Reçeteli Satış Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik 12 Şubat 2009 tarihinde yayınlanarak Ülkemizde bir ilk başlatılmıştır. Bu yönetmelik hazırlanırken aralarında Ziraat Mühendisleri Odası’nın da yer aldığı tüm ilgili kuruluşların görüşleri alınmış ve oda görüşlerinin % 70’i gibi önemli bir bölümü dikkate alınmıştır. Bundan böyle hiç kimse, eğitim görmüş uzmanlar tarafından yazılmış reçetesi olmadan zehirli kimyasalları alıp kullanamayacaktır. Bu düzenleme ile ülkemizde bu güne kadar sorumsuzca ve kontrolsüz olarak kullanılmış olan zehirli kimyasalların insan ve çevre sağlığı açısından risklerin ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Ziraat Mühendisleri Odası’nın Bakanlığımıza ulaşan yazılarında reçeteli sistemin pilot olarak bir ön çalışmayla uygulamaya konulması desteklenmiştir. Bu yönetmelik yürürlüğe girmeden önce tüm alt yapı çalışmaları tamamlanmıştır.

Bakanlığımız tüm bu düzenlemelerde AB ile uyumu esas almıştır. Toplum sağlığını yakından ilgilendiren yukarda ki konuların tümünde tüketicilerimize ve ihracata güvenilir ürünlerin sunulması, bu yasal düzenlemelerle mümkün olabilecektir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA VE YEM KANUNU TASLAĞI HAKKINDA GIDA, KİMYA VE ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASININ ORTAK GÖRÜŞÜ

VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA VE YEM KANUNU TASLAĞI HAKKINDA GIDA, KİMYA VE ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASININ ORTAK GÖRÜŞÜDÜR.

Gıda güvenliği, halk sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetlerindeki rolü nedeniyle tüm dünyada gelişmişlik düzeyinin önemli bir göstergesi olarak görülmekte, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde önemli bir hedef olarak karşımıza çıkmaktadır.

Gıda güvenliğinin sağlanmasında yeterli hukuki ve teknik alt yapıya, bu alanda çalışmakta olan personelin sayısı ve niteliğinin iyileştirilmesine, bununla birlikte süreci iyi yönetebilecek siyasi ve bürokratik irade ve anlayışa gereksinim vardır. Bunun gerçekleştirilmesinde, nesnel, bilimsel ve ülke gerçekleriyle uyumlu, halkımızın ve ülkemizin çıkarlarını koruyan bir mevzuat temel gerekliliktir.

Gümrük Birliği anlaşması uyarınca 1995 yılında yürürlüğe giren 560 sayılı KHK ile başlayan gıda güvenliğini sağlamaya yönelik çabalar anlaşılmakla birlikte bu konuda yeterli başarının elde edildiğini söylemek zordur.

5179 sayılı Gıdaların Üretimi Tüketimi ve Denetlenmesine Dair KHK’ nın Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun yerine, yaklaşık 3 yıl önce 4 lü paket adı altında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa taslakları, kısa süre sonra tek bir taslak haline getirilerek, ‘’Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanunu Taslağı’’ adıyla, kamuoyu görüşüne sunulmuştur.

Odalarımızca; söz konusu taslak metne ilişkin görüşler ilgili Bakanlığa gönderilmiş ve kamuoyuyla da paylaşılmıştır. Ancak görüş almak amacıyla kamuoyuyla paylaşılan taslak metin daha sonra bitki sağlığı bölümü de ilave edilerek değiştirilmiştir. ‘’Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu taslağı’’ adıyla hazırlanmış olan yeni taslak, görüşe sunulmamış olup, daha önceki metne ilişkin Odalarımızca Bakanlığa gönderilen görüş, öneri ve eleştirilerin de dikkate alınmadığı anlaşılmıştır.

Yeni yasa taslağı, ülkemiz kanun yapma tekniğine aykırı olarak birden fazla birbiri ile ilintili ama bağımsız çalışma alanını aynı metin içine zoraki olarak sokma girişiminin ruhsuzluğunu taşımaktadır.

Taslak; hem içeriği, hem hukuk tekniği, hem de AB mevzuatına uyumu anlamında, birçok yetersizlik içermektedir. Gıda güvenliğini sağlamaya yönelik çözüm üretmek yerine, gıda alanı, hayvansal ürünlere indirgenmekte ve taslağın tek bir mesleğin öne çıkarılması kaygısıyla hazırlandığı izlenimini vermektedir.

Gıda güvenliği kavramı, bilimsel içeriğinin ötesinde bir meslek gurubunun bütün gıda alanına hakim olma anlayışına kurban edilmek istenmektedir. Gıda alanındaki düzenlemeler veteriner hizmetlerinin altında kaybolmuştur. Oysa veteriner hizmetleri gıda güvenliğini temin eden unsurların sadece bir alt grubunu temsil etmektedir.

Sürecin tek bir meslek üzerinden tanımlanması, gıda güvenliğinin sağlanması amacını daha da güçleştirecek, halkımız yeni tehditlerle karşı karşıya kalacaktır. Taslağın bu şekli ile yasalaşması durumunda; gıda güvenliği işlevinin azalmasına bağlı olarak halk sağlığını olumsuz yönde etkileyecek sorunlar oluşacaktır.

Taslakta, gıda değeri olmayan ev ve süs hayvanları, veteriner sağlık ürünleri, hayvansal yan ürünler yer alırken, gıda ile temas eden madde ve malzemeler, yeni gıdalar, fonksiyonel gıdalar, GDO lu ürünlerin kapsamda yer bulmaması, önemli bir çelişkidir.

Halk sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetlerinin tam anlamıyla uygulanması, insan tüketimine sunulan her türlü gıda maddesinin gıda yasası kapsamında yer alması ile mümkündür.

Taslağın tanımlar kısmında Resmi Veteriner Hekim, Yetkilendirilmiş Veteriner Hekim gibi bir mesleğe işaret eden tanımların yapılması, denetim, resmi kontrol vb. tüm görevlerin Veteriner Hekimler üzerinden gerçekleştirilmesi anlamına gelmekte, bu durum gıda güvenliği sürecinde görev alan diğer mesleklerin yok sayıldığı ve Bakanlığın konuya nesnel yaklaşmadığını göstermektedir.

Resmi Veteriner Hekim tanımıyla kamuda, Yetkilendirilmiş Veteriner Hekim tanımıyla ise özel sektörde veteriner hekimlere alan genişletme ve istihdam yaratma çabalarının yasa aracılığıyla zorlandığı açıkça görülmektedir.

Hayvan sağlığı, hayvan refahı ve zootekni, veteriner sağlık ürünleri, veteriner tıbbi ürünler gibi bölümlerinde sadece Veteriner Hekime işaret eden vurgulamalar varken, hem yukarıdaki çalışma alanlarında hem de bitki sağlığı, gıda ve yem bölümlerinde, eşdeğer yetkiye sahip mühendislerin yer almaması, özellikle gıda bölümünde mühendislerin adının bile geçmemesi düşündürücüdür.

Taslak, veteriner hekim ile yardımcı sağlık personeli arasında doğal bir görev ayrımı tanımlaması yaparken, aynı yaklaşımı mühendis ve yardımcı personel için göstermeyerek, mühendislik meslek disiplinlerini görmezden gelme anlayışını sürdürmektedir.

Veteriner sağlık ürünlerinin toptan satışının eczacı ve veteriner hekim sorumluluğunda yapılabileceği ifade edilirken, bitki koruma ürünlerinin neredeyse herkes tarafından satılmasına izin verilerek, bu alanda da mühendislik meslek disiplinleri görmezden gelinmektedir.


Taslak, veteriner tıbbi ürünleri için reçete yazma ve bunu uygulama yetkisini yalnızca veteriner hekimlere tanırken, bitki koruma ürünlerinde reçete yazma yetkisi kamuda çalışan tekniker – teknisyenlere de verilmekte, zirai mücadele ilaç bayilerine reçete yazma yetkisi tanımamaktadır.

Taslak, hayvansal üretimle ilgili olarak, genelde konuya ilişkin eğitim almış mühendislerin, özelde ise zootekni bölümü mezunu mühendislerin özlük haklarını görmezden gelerek, bu alanda geçerli mevzuatı tanımayı adeta reddetmektedir.

AB ülkelerinde üretim koşulları ile şekillenmiş yaygın tüketim anlayışı gereği hayvansal ürünler % 70 oranında tüketilmektedir. Oysa, ülkemizin üretim yapısı ve tüketim anlayışı bunun tam tersi bir seyir izlemektedir. AB uyum sürecinde, aday olan ülkelerin kendi tüketim profilinin ve geleneksel ürünlerinin korunması, çeşitli belgelerde ya da raporlarda yer almaktadır. Ayrıca, AB’nin yayımladığı mevzuat hükümlerine göre (hayvansal hammaddeler dışındaki) tüm gıda maddelerinin üretim ve dış ticaretinde resmi kontrolör adı altında mühendisler imza yetkisine sahiptir. Dolayısıyla, AB ülkelerinde denetim ve kontrol hizmetlerinin tek bir meslek tarafından yürütüldüğü doğru değildir.

Yasa taslağının sorumluluklar bölümünde, “piyasaya arz edilecek gıda ve yemlerden hangilerinin onay alacağı”, “onaya tabi gıda ve yem işyerlerinin işin nevine göre konuyla ilgili en az lisans eğitimi almış personel çalıştırmak zorundadır.” hükümleri yer almaktadır. Veteriner Ürünleri ile ilgili bölümde veteriner hekimlerin görevi net biçimde tanımlanırken, gıda ve yem üretim yerlerinin hangisinin onaya tabi olacağına ilişkin yetki Bakanlığa bırakılmaktadır.

Söz konusu taslakta sorumlu yöneticilik uygulamasının tamamen kaldırıldığı görülmektedir. Özellikle kayıt ve denetim dışı ile merdiven altı gıda maddesi üretiminin yoğun olduğu Türkiye’de, hem işyerlerinin özdenetimi, hem de kalitenin yükselmesi açısından büyük yararlar sağlayan sorumlu yöneticilik uygulamasının kaldırılması, tüketici sağlığına yönelik önemli sorunlara yol açacaktır. Taslakta gıda ve yem üreten işyerlerinin onayı ve sorumlu yönetici çalıştırılması uygulamasına net ifadelerle yer verilmeli, belirsizlik giderilerek, konu yönetmelik ya da Bakanlık yetkisine bırakılmamalıdır.

Taslakta, Bakanlığın kontroller ve mücadele hizmetleri ile ilgili uygun göreceği görevler için kurum ve kuruluşları görevlendirebileceği hükmüne yer verilmektedir. Uyumlaştırıldığı belirtilen 882/2004 regülasyonunun, resmi kontrol yetkisinin (akredite olmuş analiz laboratuvarlarında yapılacak analiz işlemleri dışında) özel kişi, kurum ve kuruluşlara aktarılamayacağı hükmü ile çelişmektedir. Bu durum, gıda güvenliğinin sağlanmasında devletin asli görevinin ve sorumluluğunun devredilmesi anlamını taşımaktadır.

Resmi kontroller sosyal devlet anlayışı içinde merkezi hükümetin yapması gereken görevlerden biridir ve Devlet olmanın gereğidir. Bu bağlamda, denetim ve kontrol hizmetlerinin etkin ve yaygın şekilde devlet eliyle yerine getirilmesi gerekmektedir. Yapılacak denetim ve kontrol görevlerinin ücretlendirilmesi, birilerinin çıkar sağlama eğiliminin dışa vurumudur. Sorumlu yöneticilik uygulamasının, sektöre yük olduğunu ve kaldırılması gerektiğini savunan anlayışın, hizmetlerin özelleştirilmesi durumunda işletmelerin çok daha büyük bir mali yükle karşı karşıya kalacağını görmezlikten gelmesi anlamlıdır.

Risk analizi kapsamında yer alan Risk Değerlendirmesi, Risk Yönetimi ve Risk İletişimi gibi görev ve işlevler, birbirinden ayrı kurumlar tarafından gerçekleştirilmesi gerekirken, taslağa göre bu görevlerin tümünü Bakanlık üstlenmektedir. Bu anlayış, Bakanlığın hem savcı hem de yargıç olma isteğini açığa çıkarmakta, AB uygulamalarına ters düşmektedir. AB’de risk değerlendirmesi bağımsız kurumlarca yapılmakta, risk yönetimi sorumlu kamu kurumları tarafından gerçekleştirilmektedir.

Taslağa göre veteriner sağlık ürünleri, biyolojik ürünler ile bitki sağlık ürünlerinin üretimi, ihracatı, ithalatı ve piyasaya arzı konularında onay gerekirken, gıda ve yemde hangi ürünlerin onaya tabi olacağının Bakanlıkça belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Veteriner biyolojik ürünlerin tamamının onayının bir veteriner hekime ya da veteriner hekim çalıştırana verileceği, veteriner sağlık ürünlerinde ise kimya mühendisi, kimyager, eczacı ya da veteriner hekime sorumluluk verileceği kesin hükme bağlanmışken, insan yaşamının sürdürülmesinin temel ögesi olan gıda maddelerinin üretildiği iş yerlerinden hangisine onay verileceği belli değildir. Sadece onaya tabi işletmelerde “işin nevine göre konu ile ilgili en az lisans eğitimi almış personel çalıştırmak zorundadır.” hükmü ciddiyetsiz ve sorumsuz bir anlayışı yansıtmaktadır.

Cezalarla ilgili olarak taslakta farklı uygulamalar olduğu görülmektedir ki, bu hem Kanun yapma tekniğine, hem de cezaların eşit uygulanmaması anlamında Kanun’un ruhuna uygun düşmemektedir. Örneğin, onay alınmaması durumunda uygulanacak cezalarda veteriner ürünleri ve bitki koruma ürünleri için otuz bin, gıda maddeleri için on bin TL ceza öngörülmektedir. Bu örnek, gıda güvenliği bağlamında insan sağlığına verilen önemin ne denli hafife alındığının göstergelerinden biridir.


Taslak, tarım sektörü ve ziraat mühendisliği / su ürünleri mühendisliği mesleği ile ilgili düzenlemeler getiren birçok Yasayı yürürlükten kaldırarak, içeriğindeki yanlış hükümlere toplumu ve mesleğimizi mahkûm etmektedir.

Taslak, üretim yapımız, ekolojik faktörlerimiz, mikroklima özelliklerimiz ve genetik zenginliğimiz dikkate alınmadan ülkemiz gerçeklerinden uzak bir şekilde hazırlanmıştır.

Kanun taslağındaki gıda bölümü halen yürürlükte bulunan 5179 sayılı Gıdaların Üretimi Tüketimi ve Denetlenmesine Dair KHK’nin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un teknik ve içerik olarak oldukça gerisindedir.

Taslağın, ilgili tarafların katılımı ve işin uzmanları ile birlikte yeniden ele alınarak düzenlenmesi büyük bir önem taşımaktadır.

Bu kapsamda odalarımızca:
1- Gıda, Yem Hizmetleri ve Resmi Kontrol,
2- Veteriner Hizmetleri,
3- Bitki Sağlığı Hizmetleri,
olmak üzere üç ayrı Kanun olarak düzenlenmesi önerilmektedir

VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA VE YEM KANUNU TASARISI TASLAĞI

VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA VE YEM KANUNU TASARISI TASLAĞI
İndir :